24 Ocak 2012 Salı

Görsel köşe,

Bu sabah yine işsiz olmamın getirisiyle aradan birkaç şeyi kısaca çıkarmak istedim. 













Devlet Tiyatrolarının oyunlarından biri olan Barış'a gittik birkaç gün önce, Antik Yunan oyunu olan Barış, sonralardan 1900lerin ortalarında modernleştirilmiş, 2010'da da biraz Türklük serpilmiş içine, detayını anlatmak istemiyorum ama Senaryo olarak zaten çok karışık olmayan; ama derin anlamlar çıkarılabilecek ve bence maalesef zayıf kalan bir oyun. Bizden çok geçer not alamadı. 


Bir Zamanlar Anadoluda'yı sonunda evde DVD keyfi ile izleyebildim. Üç Maymun'dan sonra gerçekten bence de en azından halka biraz daha yakınlaştı NBC. Uzak hala favorim olmasına rağmen, BZA büyüleyici bir film. Müthiş atmosfer, müthiş bir yönetmenlik, harika oyunculuklar ve çok sıcak bir senaryo. Filmin içinde kendimi kaybettim. Uzun zamandır bir film başlarken bu kadar heyecanlanmamıştım, en son Nolan filminde olmuştu sanırım. Muhtarın kızının çay verme sahnesinde ben de aşık oldum kıza. (Ablam yukarıda.) Teşekkürler NBC, eski filmlerini hiç aratmıyor yenileri. Her şey çok güzel, her şey çok yerinde. Filmin gece sekansına diyecek kelime bulamıyorum, görülmesi gerekiyor sadece. Fırat Tanış duruşuyla yetti bana, harika bir insan. Kamera arkasında bağlama çalışını da gördüm ya, yetti bana. 


Ejderha Dövmeli Kız'ın kitaplarını da okumadım, İsveç (ti sanırım.) filmlerini de izlemedim, o yüzden karşılaştırma yapmayacağım. Fincher bu işi biliyor ama. Düşmeyen temposu, vurucu sahneler, çok iyi Ejderha Dövmeli Kız (!) seçimi ile harika bir prodüksiyon var. Spesifik olarak Daniel Craig'ten korkuyorum diye arkadaşım var, Efe kendisi, korkma, Bond'u düşünmedim bile yüzüne bakarken Craig'in. O kadar sıyrılmış bence Craig her şeyden. Filmin Introsuna benden artı bir puan. Zeppelin seven olarak çok zevk aldım.



Zenne, harika bir girişe sahip. Intronun etkisinden çıkamamışken çoğu sahnede çarpıldım. Zenne, bir homoseksüelin başından geçenlerin bir film gerçek bir olaydan esinlenilmiş, ki bu daha da vurucu yapıyor filmi. Oyunculuklar şahane, atmosfer yerinde, karşılaşılan gerçeklik ise hayli insanı boğan cinsten. Türü ve Türkiye koşullarında bakılacak olursa örnek teşkil edebilir Zenne. Akılda kalıcı sahneleri var; ama beğenmediğim yönleri de az değil. Filmin müziklerini Demir Demirkan iyi kaldırmış, gayet uyumlu bence her şey. Görüntü yönetmenliğini ayrı sevdim, lens açılarının değişimi ile flashback çok aklıma yattı benim. Kişisel olarak Şehit Binbaşının ailesi beni çok başka yerlere götürdü. Dram aralarda çok abartıya kaçtı diye düşündüm izlerken, en sonunda gerçek bir hikaye olduğunu görünce sustum. Herkesin kaldıramayacağı, cesur, ama biliyorum ki yine çok tepki çekecek bir film Zenne.  




Uzun mesafe sonunda bizi çağırıyor, cuma günü Bronx Pi Sahne'de Avrupa'da bir türlü yakalayamadığımız Long Distance Calling'i sonunda yakalıyoruz. Pislikler Belçika'ya, Dunk Fest'e de gelmemişlerdi, çok şey kaçırdılar, onlar kaybettiler. Postrock müziği altında aslında müziklerine buram buram metal döken abiler, ki kendiler bambaşka müzikler yaptıklarını savunuyorlar sürekli, bu sektörde Erinç ile beraber, aslında Erinç'in çok değil sanırım, kişisel favorilerimizden; heyecanlıyız. Daha da kişisel notum var; Into the Black Wide Open ve 'özellikle' Arecibo çalmazlarsa mekanı yıkarım.


3 yorum:

  1. Ejderha dövmeli kızı çok beğendim. Film de güzel tabii ama kız güzel. O metal çubuğu ayağı ile tekmelediği sahnede zorlandım ama. İzleyenler anlarlar derdimi.

    BZA'da favori sahnem elma sahnesi. Çay tutan kızın sihirli annem'de oynayan kız olduğunu söylediğinden beri kendimden çok endişeleniyorum bi de Burak.

    LDC o şarkıyı çalmadan çıkamaz o bardan.

    YanıtlaSil
  2. Burak'ın çay tutan kızın Sihirli Annem'de oynayan kız olduğunu söylediğini öğrendiğimden beri de ben de Burak için çok endişeleniyorum. Abi Sihirli Annem?

    YanıtlaSil
  3. Sihirli Annem'deki kız olduğunu Gonca söylemişti, o günden beri bana da bi'şeyler oldu, bi anlamsız yürüyorum sokaklarda.

    YanıtlaSil